2023 Savunma ve Havacılıkta Devrim Yılı: Türkiye Yerli ve Milli Gücüyle Küresel Dengeleri Değiştiriyor
Türkiye, savunma ve havacılık alanında son yıllarda attığı adımlarla yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte dengeleri değiştiren bir aktör haline geldi. IDEF Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda ortaya konan platformlar, projeler ve vizyon, 2023 yılının Türk havacılığı ve savunma sanayii açısından bir “devrim yılı” olarak kayıtlara geçeceğini net biçimde ortaya koydu.
Programda yapılan değerlendirmelerde, özellikle TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN ve Baykar gibi firmaların geliştirdiği yerli ve milli sistemlerin artık yalnızca prototip aşamasında değil, seri üretim, teslimat ve ihracat safhasına geçtiği vurgulandı.
Milli Muharip Uçak (MMU): Hayalden Gerçeğe
Türk havacılığının en stratejik projelerinden biri olan Milli Muharip Uçak (MMU), 18 Mart 2023 tarihinde hangardan çıkmaya hazırlanıyor. Beşinci nesil savaş uçağı konseptiyle geliştirilen MMU, Türkiye’yi dünyada bu sınıfta uçak üretebilen sayılı ülkeler arasına taşıyacak.
Yetkililerin aktardığına göre MMU, sadece bir savaş uçağı değil; aynı zamanda Türkiye’nin mühendislik, yazılım, radar, sensör ve entegrasyon kabiliyetlerinin ulaştığı seviyenin somut bir göstergesi. Uçağın hangardan çıkışı, savunma sanayii tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
HÜRJET, GÖKBEY ve ATAK-2: 2023’te Gökyüzü Yerli Platformlarla Dolacak
IDEF’te paylaşılan bilgilere göre:
-
HÜRJET eğitim ve hafif taarruz uçağının montaj ve parça üretimi başladı. 2023’te ilk uçuş hedefleniyor.
-
GÖKBEY genel maksat helikopteri, 2022 itibarıyla teslimat sürecine girdi. Hem askeri hem sivil kullanım için tasarlanan helikopter, orman yangınları, sağlık ve lojistik görevlerde de kullanılacak.
-
ATAK-2 taarruz helikopteri, tamamen yerli entegrasyonla geliştirilerek sahaya çıkmaya hazırlanıyor.
Bu platformlar, Türkiye’nin artık sadece savunma sanayinde değil, havacılık ekosisteminde de tam bağımsızlık hedefine yaklaştığını gösteriyor.
Akıncı TİHA ve MİUS: Oyunu Bozan Teknoloji
Programda en çok dikkat çeken başlıklardan biri Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) ve jet motorlu insansız savaş uçağı MİUS oldu.
Akıncı TİHA’nın öne çıkan özellikleri:
-
7.500 kilometreye varan menzil
-
1,5 tona yakın faydalı yük kapasitesi
-
Türkiye’nin ürettiği tüm yerli ve milli mühimmatları taşıyabilme kabiliyeti
-
Çift motorlu yapı ve yüksek irtifa performansı
Uzmanlara göre Akıncı, Türkiye’nin bugüne kadar ürettiği en büyük ve en yetenekli silahlı hava platformu konumunda.
Jet motorlu MİUS ise savunma doktrininde köklü bir değişimi beraberinde getiriyor. Beşinci nesil savaş uçaklarının yaklaşık yedide biri maliyetle geliştirilen bu platform, kısa pistli gemilerden kalkış yapabilecek. Bu yönüyle Türkiye, dünyada kısa pistten jet motorlu insansız savaş uçağı kaldırabilen ilk ülkelerden biri olma yolunda ilerliyor.
Mühimmat ve Entegrasyon Gücü: Oyunun Kurallarını Türkiye Belirliyor
Savunma uzmanlarının altını çizdiği en kritik unsur, platformdan ziyade mühimmat ve entegrasyon üstünlüğü oldu. MAM-L, MAM-C, MAM-T, HGK, beton delici mühimmatlar, Bozdoğan ve Gökdoğan gibi füzelerle Türkiye, kendi oyun kurallarını belirleyebilen bir ülke konumuna geldi.
Özellikle MAM-T mühimmatının geliştirilmesi, düşman hava savunma sistemlerinin menzil artırma hamlelerine karşı doğrudan bir karşı hamle olarak değerlendiriliyor. Bu durum, yerli üretimin sağladığı esnekliğin sahaya nasıl yansıdığını net biçimde ortaya koyuyor.
Elektronik Harp ve Hava Savunma: Görünmeyen Güç
IDEF’te sergilenen elektronik harp sistemleri, HISAR hava savunma ailesi ve GÖKER gibi platformlar, modern savaşın artık sadece mühimmatla değil, sistemleri kör eden elektronik yeteneklerle kazanıldığını gösteriyor.
Uzmanlara göre elektronik harp kabiliyeti yüksek olan ülkeler, bir savaşın en az yüzde 30’unu daha çatışma başlamadan kazanmış sayılıyor. Türkiye, bu alanda dünyada sayılı ülkeler arasında gösteriliyor.
İhracat ve Küresel Etki
Bayraktar TB2 ve Akıncı platformlarına yönelik uluslararası talep hız kesmeden devam ediyor. Ukrayna başta olmak üzere birçok ülkenin ek siparişler verdiği, üretim hatlarının dolu olduğu ifade ediliyor. Türkiye, sadece hava araçlarını değil, üzerindeki tüm mühimmat ve sistemleriyle birlikte bir ekosistem ihraç ediyor.
Bu durum, Türkiye’yi savunma sanayiinde uzun vadeli ve sürdürülebilir bir küresel oyuncu haline getiriyor.
“Geriye Gidiş” Tartışmaları ve Kritik Uyarı
Programda dile getirilen önemli bir uyarı ise savunma sanayiinin kesintiye tahammülü olmadığı gerçeği oldu. Uzmanlara göre bu alanda verilecek 5 yıllık bir ara, teknolojik olarak 20 yıllık bir gerileme anlamına geliyor. Mühendis kaybı, bilgi dağılması ve üretim zincirinin kopması, telafisi zor sonuçlar doğuruyor.
Bu nedenle savunma sanayiinde sürekliliğin, siyasi irade ve kurumsal kararlılıkla korunması hayati önem taşıyor.
Sonuç: Türkiye Yeni Bir Lig’de
2023 itibarıyla Türkiye;
-
Savaş uçağı geliştiren
-
Jet motorlu insansız sistemlere geçen
-
Kendi mühimmatını üreten
-
Elektronik harp ve hava savunmada söz sahibi olan
bir ülke konumuna yükseldi.
Bu tablo, savunma sanayiinde artık “yapabilir miyiz?” sorusunun geride kaldığını, “yapıyoruz ve daha iyisini yapacağız” anlayışının hakim olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.
Etiketler:
Türkiye savunma sanayii, Milli Muharip Uçak, MMU, Akıncı TİHA, MİUS, Baykar, TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN, HÜRJET, GÖKBEY, ATAK-2, IDEF, insansız hava araçları, elektronik harp, yerli ve milli savunma, Türk havacılığı, savunma sanayii ihracatı
