1. Haberler
  2. Vatan
  3. Enerji Lobisi ve Dünya Siyasetindeki Yeni Dengeler: Rusya’nın Enerji Silahı ve Nabucco Projesi

Enerji Lobisi ve Dünya Siyasetindeki Yeni Dengeler: Rusya’nın Enerji Silahı ve Nabucco Projesi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Enerji Lobisi ve Dünya Siyasetindeki Yeni Dengeler: Rusya’nın Enerji Silahı ve Nabucco Projesi

Dünya siyasetinde enerji kaynaklarının giderek bir silah haline geldiği bir dönemde, enerji lobisinin etkisi her geçen gün artıyor. Silah lobisinin gücünü kaybettiği bu yeni yüzyılda, enerjiye hükmeden ülkeler siyasi dengeleri de belirliyor. Rusya, bu oyunun başrol oyuncusu olarak enerji kaynaklarını hem ekonomik hem de siyasi bir araç olarak kullanarak küresel arenada yeniden yükselişe geçti. Ukrayna ve Gürcistan krizleri, Avrupa’nın enerji bağımlılığı ve Nabucco Projesi gibi alternatif arayışlar, enerji savaşlarının yeni kırmızı hattını oluşturuyor. İşte bu karmaşık tablonun detayları ve öne çıkan başlıkları.


Enerji Lobisi ve Dünya Yönetimindeki Rolü

Dünyanın iki büyük lobinin etkisi altında olduğu uzun süredir tartışılıyor: Silah lobisi ve enerji lobisi. Yahudi lobisinin bu iki büyük gücü takip ettiği varsayılırken, tüm bu lobilerin merkezinin Amerika Birleşik Devletleri olduğu belirtiliyor. Bu lobilerin temel amacı, Amerikan yönetim mekanizmalarını etkileyerek dünya üzerinde hâkimiyet kurmak. Ancak son yıllarda silah lobisinin etkisi azalırken, artan enerji ihtiyacı enerji lobisinin gücünü hızla artırıyor. Enerji kaynakları artık en etkili silahlara dönüşmüş durumda ve bu durum, 2000’li yıllarla birlikte daha belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor.


Rusya’nın Enerji Silahı ve Yeniden Yükselişi

Rusya, 2000’li yıllarda enerji kaynaklarını bir silah olarak kullanarak dünya siyasetinde yeniden önemli bir aktör haline geldi. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ekonomik ve sosyolojik bir buhran yaşayan Rusya, enerji ihracatı sayesinde önce ekonomisini, ardından toplumsal öz güvenini toparladı. Geçen yıl Ağustos ayında Gürcistan’ı askeri olarak dize getiren Rusya, ardından kendi arka bahçesinde gördüğü Ukrayna’ya yöneldi. Moskova, Ukrayna’nın borçlarını ödemediği gerekçesiyle gaz sevkiyatını durdurdu ve Avrupa hattından gaz çaldığını iddia ederek bu hattı da kesti. Bu kriz, Avrupa’yı derinden etkiledi ve Rusya’nın enerji gücünün ne anlama geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.


Avrupa’nın Rusya’ya Enerji Bağımlılığı

Avrupa Birliği, doğalgaz ihtiyacının yaklaşık dörtte birini Rusya’dan karşılıyor ve bu gazın yüzde sekseni Ukrayna üzerinden Avrupa’ya ulaşıyor. Bu tablo, Avrupa’nın enerji bağlamında koşulsuz bir şekilde Rusya’nın etki alanında olduğunu gösteriyor. Yeni yüzyılın en derin kırmızı hattı enerji alanında oluşurken, enerjiyi bir silah olarak kullanmak isteyenlerle ona ihtiyaç duyanlar bu hat boyunca karşı karşıya geliyor. Rusya, enerji kaynaklarını siyasi bir araç olarak kullanarak eski Sovyet ülkelerini “terbiye etmeye” çalışıyor. Elektrik ve gaz kesintileri, aşırı zamlar ya da petrol ve gaz ihracatını engelleme gibi yöntemler, Moskova’nın dış politikasında önemli bir yer tutuyor.


Rusya’nın Enerji Krallığına Yükselişi

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla siyasi ve ekonomik bir kaos yaşayan Rusya, enerji zengini ülkeler arasında hızlı bir şekilde toparlandı. Petrol piyasalarındaki durdurulamaz artış, Rusya’yı yeniden ekonomik ve siyasi bir güç haline getirdi. Doktorasını enerji endeksli dış politika üzerine yapan Vladimir Putin, enerji vanalarını gerektiğinde açıp gerektiğinde kapatarak Rusya’yı bir süper güç yapmayı başardı. Ancak bu süreçte önce oligarkların tasfiyesi gerekti. Putin, 15 yıllık KGB tecrübesini kullanarak Lukoil şirketinin sahiplerinden Mihail Hodorkovsky gibi isimleri demir parmaklıkların ardına gönderdi. Batı dünyasının bu duruma müdahale edememesi, Putin’in vanaları kontrol etme gücünü kanıtladı.


Gazprom’un Enerji Piyasasındaki Hakimiyeti

Rusya, kısa sürede petrol şirketlerini devlet kontrolüne aldı ve ekonomik bir atılım gerçekleştirdi. Gayrisafi milli hasıla yüzde 40 oranında büyüdü, dış borçlar 190 milyar dolardan 100 milyar dolara geriledi. Rusya, IMF’den aldığı borcu vadesinden önce kapattı ve tüm enerji şirketlerini tek bir çatı altında topladı: Gazprom. 1989’da kurulan Gazprom, bugün Rusya’nın gaz ihracatının yüzde 93’ünü gerçekleştiriyor. Pazar değeri 270 milyar dolar olan şirket, 300 binden fazla çalışanıyla Rusya’nın 12 trilyon dolarlık doğalgaz rezervinin büyük bölümünü kontrol ediyor. Gazprom’un politikaları, Avrupa ve Türkiye’yi doğrudan etkileyen doğalgaz krizleriyle dünya gündemine taşındı.


Rusya-Ukrayna Gerilimi ve Enerji Krizi

Rusya, enerji silahını açıkça kullanırken Ukrayna, Beyaz Rusya, Azerbaycan ve Gürcistan’a sattığı gazın fiyatını bazen iki, bazen dört kat artırdı. Kabul etmeyenlerin gazını keserek kendi belirlediği fiyatları ödemeye zorladı. Avrupa Birliği ülkeleri, doğalgazlarının yüzde 40’ını Ukrayna ve Beyaz Rusya üzerinden Gazprom’dan alıyor ve bu durum, Rusya-Ukrayna arasındaki krizlerden doğrudan etkilenmelerine neden oluyor. İki ülke arasındaki gerilimin temel nedenleri arasında toprak anlaşmazlıkları, Ukrayna’daki Rus nüfusun durumu ve Kırım Yarımadası gibi meseleler yer alıyor. Ukrayna, Rusça’yı okullarda yasaklayarak ve Rus basınının faaliyetlerini sınırlayarak Moskova’yı rahatsız ederken, Rusya da Kırım kartını kullanarak baskı uyguluyor.


2008 Doğalgaz Krizi ve Avrupa’nın Çaresizliği

2008 yılında Rusya ile Ukrayna arasında patlak veren doğalgaz krizi, Avrupa’yı derinden etkiledi. Moskova, Ukrayna’nın borçlarını ödemediğini iddia ederek gazı yarıya düşürdü. Gazprom ve Ukrayna devlet doğalgaz şirketi Naftogaz arasındaki anlaşmazlık, 1 Ocak’ta Ukrayna’ya yapılan tüm gaz sevkiyatının durdurulmasıyla sonuçlandı. Ertesi gün, Ukrayna üzerinden gaz alan Avrupa ülkeleri bu kesintiden etkilendi. Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, İtalya, Makedonya, Romanya, Sırbistan, Slovakya ve Slovenya gibi ülkeler ya hiç gaz alamadı ya da sevkiyat ciddi şekilde azaldı. Bulgaristan’da kamu binaları ve okullar kapatıldı, sanayi sektörüne gaz kesildi ve elektrik sobası satışlarında izdiham yaşandı. Krizin Bulgaristan’a maliyeti 320 milyon doları bulurken, Slovakya’nın günlük kaybı 132 milyon dolar oldu.


Avrupa Birliği’nin Müdahaleleri ve Nabucco Projesi

Avrupa Birliği, Rusya ile Ukrayna arasındaki krizi çözmek için devreye girdi ve gaz sevkiyatının kontrolü için bir anlaşma imzaladı. Ancak Ukrayna’nın gaz akışını engellediği iddiaları krizi derinleştirdi. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Hoze Manuel Barroso, Gazprom ve Naftogaz’a karşı tazminat davaları açılmasını önerdi. Krizin ardından Avrupa, Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için Nabucco Projesi’ne yöneldi. Orta Asya doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Nabucco, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya’dan geçecek 3300 kilometrelik bir boru hattı inşa etmeyi öngörüyor. Projenin maliyeti 10 milyar avro olarak tahmin edilirken, Avrupa Yatırım Bankası maliyetin dörtte birini karşılayabileceğini belirtti. Ancak proje, yeterli gaz kaynağı ve siyasi engeller nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.


Nabucco’nun Önündeki Engeller ve Rusya’nın Alternatif Projeleri

Nabucco Projesi’nin önünde iki büyük sorun bulunuyor: Avrupa’nın Türkiye’yi sadece bir transit ülke olarak görmesi ve yeterli gaz kaynağının henüz sağlanamaması. Azerbaycan, Türkmenistan ve İran gazı taşınması planlansa da, İran’a güven eksikliği ve ABD’nin muhalefeti projeyi zorlaştırıyor. Rusya ise Nabucco’ya alternatif olarak Kuzey Boru Hattı ve Güney Akım projelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Bu projeler, Rusya’nın Ukrayna’ya olan bağımlılığını azaltmayı hedefliyor ve enerji uzmanları, Rusya’nın bu konuda birkaç adım önde olduğunu belirtiyor. Avrupa’nın geçen yıl kullandığı 540 milyar metreküplük gazın 160 milyar metreküpü Rusya’dan gelirken, Nabucco’nun 30 milyar metreküplük kapasitesiyle bu bağımlılığı ciddi şekilde azaltması mümkün görünmüyor.


1973 Petrol Krizi ve Orta Doğu’nun Enerji Gücü

Enerji savaşlarının tarihi, 1973 Yom Kippur Savaşı’na kadar uzanıyor. Arap ülkeleri, İsrail’e yardım eden ülkelere petrol ambargosu uyguladı ve bu ambargo, özellikle ABD ve Hollanda’yı hedef aldı. Petrol üretiminin azaltılmasıyla fiyatlar yükseldi, Batı ekonomileri büyük bir krizle karşılaştı. ABD’de hız limitleri düşürüldü, benzin istasyonlarında kuyruklar oluştu ve karne uygulaması getirildi. Avrupa’da ise kömür ve nükleer enerjiye yönelim başladı. Orta Doğu, petrol gelirleriyle güçlenirken, Batı’nın enerji bağımlılığı bir kez daha ortaya çıktı. Carter Doktrini, bu bağımlılığı kontrol altına almak için ABD’nin Orta Doğu’daki askeri varlığını artırmasına zemin hazırladı.


Gazze Krizi ve Orta Doğu’daki Enerji Oyunu

2009 yılında Hamas ile İsrail arasındaki ateşkesin sona ermesiyle Gazze’de başlayan operasyon, enerji savaşlarının bir başka boyutunu gözler önüne serdi. İsrail’in Gazze’ye yönelik yoğun bombardımanı, 1300 sivilin ölümüne ve on binlerce kişinin evsiz kalmasına neden oldu. Ancak 1973’te petrol kartını etkin bir şekilde kullanan Arap ülkeleri, bu kez Gazze’deki krize seyirci kaldı. Bunun temel nedenleri arasında İran’ın bölgedeki artan etkisi ve Hamas’ın Müslüman Kardeşler ile bağlantısı yer alıyor. Mısır ve Ürdün gibi ülkeler, İran’ın etkinliğinden ve Hamas’ın yükselişinden çekinirken, Suriye’nin ise İsrail’e karşı etkili bir güç oluşturamadığı belirtiliyor.


Anahtar Kelimeler: EnerjiLobisi, RusyaEnerji, DoğalgazKrizi, NabuccoProjesi, UkraynaKrizi, Gazprom, AvrupaBağımlılığı, PetrolAmbargosu, GazzeOperasyonu, OrtaDoğuEnerji

Enerji Lobisi ve Dünya Siyasetindeki Yeni Dengeler: Rusya’nın Enerji Silahı ve Nabucco Projesi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin