Kudüs: Kutsal Kentin 3000 Yıllık Mücadelesi ve Günümüzdeki Gerilimler
Kudüs, Orta Doğu’nun en karmaşık ve kutsal bölgelerinden biri olarak, dünya tarihinin en derin çatışmalarına ev sahipliği yapmıştır. Üç büyük dinin merkezi olan bu kent, binlerce yıllık geçmişinde barış arayışlarıyla dolu bir öyküye sahiptir. Ancak günümüzde, İsrail-Filistin meselesinin çözümsüz düğümlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Kırmızı hat boyunca Kudüs’ün tarihini, kutsal mekanlarını ve günümüzdeki gerilimlerini detaylı bir şekilde inceleyelim.
Kudüs’ün Kutsal Önemi ve Tarihsel Bağlam
Kudüs, Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için kutsal bir şehir olarak kabul edilir. Yahudi inancına göre, dünya 5767 yıl önce bu bölgeden yaratıldı ve kubbetül sahra’nın içindeki ilk taş, Hazreti İbrahim’in oğlunu kurban etmeye hazırlandığı yer olarak kabul edilir. Müslümanlar için ise bu taş, Hazreti Muhammed’in miraca yükseldiği noktadır. 3000 yıllık bu tarih, en kutsal savaşların ve kanların döküldüğü bir miras bırakmıştır. Eski kent duvarları, bu mücadelelerin sessiz tanıklarıdır.
Hazreti Davut’tan Süleyman Tapınağı’na: Kudüs’ün Siyasi ve Dini Yükselişi
Hazreti Davut’un Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma kararı, kentin tarihini şekillendirdi. Doğal bir kale olan Kudüs, su kaynakları ve ticaret yollarıyla stratejik bir konuma sahipti. Davut’un 12 kabileyi birleştirme çabası, Kudüs’ü tarafsız bir başkent yaptı. Oğlu Hazreti Süleyman, ahit sandığını korumak için ilk tapınağı inşa etti. Bu tapınak, altın kaplamasıyla Kudüs’ü parlayan bir sembol haline getirdi, ancak efsanelerle dolu öyküsü günümüze kadar ulaştı.
Asurlular’dan Romalılar’a: Kudüs’ün El Değiştirme Dönemi
Kudüs, Asurlular ve Babilliler tarafından işgal edildi. Kral Nebukadnezar’ın ilk tapınağı yok etmesi ve ahit sandığını kaybetmesi, Yahudiler için derin bir travma yarattı. Persler’in geri dönüş izniyle ikinci tapınak inşa edildi, ancak ilk tapınağın ihtişamına ulaşamadı. Roma İmparatoru Titus’un Kudüs’ü yıkması ve Yahudileri sürgüne göndermesi, kentin Hristiyanlık merkezi olma yolunu açtı. Aziz Helena’nın çarmıh parçalarını bulmasıyla Kudüs, Hristiyanlar için de kutsal bir yer haline geldi.
Haçlı Seferleri ve Selahattin Eyyubi’nin Zaferi
Haçlı Seferleri, Kudüs’ü Müslümanlardan geri alma hedefiyle Avrupa’dan başlatıldı. 1099’da Kudüs düşerken binlerce insan katledildi, ancak 1187’de Selahattin Eyyubi’nin Hittin Zaferi, kenti Müslümanlara geri kazandırdı. Aslan Yürekli Richard ile Selahattin’in müzakereleri, Kudüs’ün pazarlık edilemezliğini ortaya koydu. Osmanlı’nın 1517’de Kudüs’ü fethetmesi, 400 yıllık bir barış dönemini başlattı.
Osmanlı Dönemi ve Kudüs’teki Barış
Yavuz Sultan Selim’in Kudüs’ü fethetmesiyle başlayan Osmanlı egemenliği, Kanuni Sultan Süleyman döneminde imar faaliyetleriyle güçlendi. Osmanlılar, Hristiyan ve Yahudi topluluklara saygı göstererek Kudüs’te istikrar sağladı. Kıyamet Kilisesi’ndeki hak savaşını sona erdirmeleri, bu barışın simgesi oldu. Ancak I. Dünya Savaşı, bu dönemin sonunu getirdi.
Sionizm ve Balfour Deklarasyonu’nun Etkileri
1885’te Teodor Herzl, Yahudi düşmanlığına karşı Sionizm’i siyasi bir harekete dönüştürdü. 1897 Basel Kongresi’nde Yahudi devleti hedefi belirlendi. II. Abdülhamid’in toprak teklifini reddetmesi, İngilizlerin Balfour Deklarasyonu ile Yahudilere Filistin’de vatan vaat etmesiyle sonuçlandı. I. Dünya Savaşı’nda Arap isyanı ve İngiliz işgali, Kudüs’ün kaderini değiştirdi.
İsrail’in Kuruluşu ve Kudüs’ün Bölünmesi
1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşu, Kudüs’ü bölünmüş bir kente dönüştürdü. Yarısı İsrail’in, yarısı Ürdün’ün kontrolüne geçti. 1967 Altı Gün Savaşı’nda İsrail, Doğu Kudüs’ü ele geçirdi. Ağlama Duvarı’na kavuşan Yahudiler için bu zafer ikonik bir an oldu, ancak Filistinlilerin evleri yıkılarak yerlerine yeni yerleşimler kuruldu.
Günümüzdeki Yerleşim Politikaları ve Mülk Satışları
Kudüs’te Arap evleri, milyonlarca dolarla satın alınmaya çalışılıyor. Zeytin Dağı manzaralı bir evin 5 milyon dolar değerinde olması, Yahudileştirme politikasının bir göstergesi. Filistinliler, mülk satışını “katli vacip” ilan etse de ekonomik zorluklar bu süreci zorlaştırıyor. Yeni yerleşim bölgeleri ve arkeolojik kazılar, gerilimi artırıyor.
Kutsal Mekanlardaki Çatışmalar ve Tünel Tartışmaları
Harem-i Şerif’teki arkeolojik çalışmalar, İslam dünyasında tepkiye neden oluyor. İsrail’in köprü inşaatı ve tünel kazıları, tapınağın yıkılıp yerine Süleyman Mabedi’nin yapılacağı iddialarını gündeme getirdi. 1996’daki tünel açılışı ve Ariel Şaron’un 2000’deki ziyareti, çatışmaları tetikledi. Ahit sandığının bulunma inancı, gerilimi derinleştiriyor.
Dini İnançlar ve Ahit Sandığı Efsanesi
Yahudiler, Mesih’in ahit sandığını bulmasıyla geleceğine inanıyor. Evangelistler, tapınağın yeniden inşasını desteklerken, İslam inancında sandığın Mehdi tarafından ortaya çıkarılacağı düşünülüyor. Hristiyanlar ise sandığın kaybolduğunu savunuyor. Bu farklı yorumlar, Kudüs’teki mücadelenin temelini oluşturuyor.
Kudüs’te Barış Ümidi ve Zorluklar
Kudüs’ün adı “barış” anlamına gelse de, bu umut gerçekleşemiyor. İsrail, Doğu Kudüs’ü içeren bir barış planını reddederken, Filistinliler de bu toprakları bırakmıyor. Körler-sağırlar diyaloğu, kenti kanla sulamaya devam ediyor. Kar altında bile Kudüs’ün trajedisi gizlenemiyor.
Anahtar Kelimeler: KudüsTarihi, KutsalMekanlar, HaçlıSeferleri, SelahattinEyyubi, OsmanlıBarışı, SionizmHareketi, İsrailKuruluşu, AğlamaDuvarı, YerleşimPolitikaları, TünelTartışmaları